Read more: http://www.bloggerdersleri.com/2012/06/blogger-meta-tag-ayarlari.html#ixzz3CwTYFEk2 şöyle garip bencileyin: Kuzey Kore'ye gitmek Follow my blog with Bloglovin
Kuzey Kore'ye gitmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kuzey Kore'ye gitmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mayıs 2014 Pazar

21. Yüzyılda Bir Masallar Diyarı: Kuzey Kore - 2


     Neyse... şaka bir yana, 21. yüzyılda Kuzey Kore diye bir ülke var ve her şeyi ile tam manasıyla bir fenomen. Hakkındaki kısıtlı haberler ve daha da kısıtlı haber kaynakları, bu fenomeni daha da merak edilir hale sokuyor. Dünyanın büyük kısmı, bu ülkede çok ciddi insan hakları ihlalleri yapıldığı ve insanlara adeta "Ortaçağ" yaşatıldığı konusunda hemfikir iken, bir kısım Sol, Komünist ve Stalinist fraksiyonlar (yani dünya gerçeklerinden bihaber, ayakları yere basmayan, ütopik hayaller peşindekiler) "Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti"ni (daha bir havalı oldu sanki) Emperyalizmle mücadele eden, Kapitalizme karşı duran hatta Amerika'nın uykularını kaçıran numune bir devlet olarak övüyor. Nedir peki bu "Demokratik Halk Cumhuriyeti" makyajlı ülke, bir bakalım:

Ülkenin kurucusu, diktatörü ve her şeyi
46 sene krallar gibi takılan Kim il Sung
     Japon işgali ve İkinci Dünya Savaşı sonrası bazı coğrafyalarda şahit olduğumuz, Sovyet Sosyalist Cuhuriyetler Birliği tarzı maddi ve manevi işgale uğrayan yerlerden biri de Kore Yarımadasının kuzey kısmıydı
(güneyini kim baştan çıkardı tahmin edin). Ülkenin kurucusu ve ülkeyi 46 (yazıyla da yazsan hakikaten çok uzun bir süre) sene boyunca idare eden kişi, birçok sıfatlarla halkı tarafından övülmüş (gulaglarda açlık ve işkence içinde ölme korkusu var mıdır bu sıfatları takanlarda bilmiyorum) ve "yarı tanrı" mesabesinde tazim edilen, Büyük ve Ebedi Lider Kim il Sung idi. Kendisi, büyük abileri Sovyet Rusya ve Mao Zedong liderliğinde Kültür Devrimi denilen "garabeti" gerçekleştiren Komünist Çin'in sponsorluğu ve güdümünde, George Orwell'in meşhur eseri "1984"teki gibi bir açık hapishane inşa etti. "Juche" diye bilinen (kendi kendine yetip kimseye muhtaç olmama prensibine dayalı) Marksist-Leninist (hatta daha ziyade Stalinist) bir ideoloji, ülkenin resmi dini oldu (tabi ki ideoloji ama dinin yasak olduğu yerde bu boşluğu yaldızlı sözlerle, felsefelerle ve propagandalarla kapatmak zorundasınız).

     1994'te "Ebedi Şef'in beklenmedik! ölümünden sonra idare,
"Kendisini alkışlayan kitleyi alkışlama" Komünist
adetini bozmayan, ülkenin ikinci sahibi Kim Jong-il
monarşilerde gördüğümüz ve Komünist ve Sosyalist düzenlerde görmediğimiz bir usulle "Sevilen Lider" lakaplı, koca gözlüklü ve psikopat (i mean it yani) oğlu Kim Jong-il'e geçti. Kore halkının bu yüksek topuklu, iri gözlüklü büyük aşkı, babasından geriye kalmadı elbet ve "aman Emperyalistler geliyor, Amerikalılar kapıda, Güney ve üvey kardeş bize saldırdı-saldıracak" gibi propagandalarla düzeni sağlama aldı. Ekonomik durum giderek kötüleşiyordu ama. En baş sponsor Sovyetler Birliğinin yokluk ve perişanlık içerisinde çökmesi, kendisine hayran olan uydu devletçikleri "tamamen duygusal!" krizlere sürükledi. Kore'nin kuzeyi de en çok etkilenen yerlerden biriydi. Ancak, bel büken açlık ve kıtlığa rağmen ülke, nükleer silahlanma hedefinden vazgeçmedi.

     Kim Jong-il, babası kadar iktidarda kalamadan 2011'in sonlarında ölünce, yerine apar-topar oğlu Kim Jong-un  geçti. Bu, daha 30'una bile gelmemiş tombiş oğlan, iktidarı alır-almaz hemen ortama uyum sağladı. Yazılı ve görsel medyayı da iyi kullanarak, kah ortadirek ailelere çat kapı ziyaretler yaptı, kah cephede "ordular, ilk hedefiniz Emperyalist Amerika'dır, ileri" pozlarına büründü, kah nükleer tesislerde "ben bu işi doğuştan biliyom olm" havası verdi. Ancak asıl sansasyon, çatlaklık konusunda kendisi ile yarışabilecek ender isimlerden biri olan Denis Rodman ile sıradışı arkadaşlığı oldu. Hatta Denis Rodman, eski ve tanınmış NBA oyuncularından derlediği bir takım ile Pyongyang'da gösteri maçı falan yaptı.

Ordular ilk hedefiniz...

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş
Nükleer bizim işimiz

Genç kızların yeni sevgilisi
tom oğlan tombul oğlan Kim Jong-un 

Kuzey Kore Denince İlk Akla Gelenler:

 * Bir kere, isminde "demokratik halk cumhuriyeti" gibi şeyler yazan devlet gördünüz mü, bilin ki orada büyük bir "tiyatro" dönüyordur. Nitekim, Şekspir'i kıskandıracak tiyatro ve senaryolar vardır bu topraklarda.

Az ağlarsan işin yaş, ne kadar
çok yırtınırsan o kadar  iyi

* Dış ülkelerden turist olarak gelenlerin, önce bütün iletişim kaynaklarına ülkeden çıkasıya kadar el konuluyor. Tepenize en az bir rehber (ya da rehber görünümlü ajan adayı) ve bir "besbelli" ajan (sivil polis)
Rehber ve polis olmadan adım dahi
atamayan cevval muhabirimiz
dikilir. Bu "besbelli" ajan, sadece yabancıyı değil, aynı zamanda yamuk yapma ihtimaline karşılık o rehber kılıklıyı da denetler. Nereye gidileceği, nereler ziyaret edileceği önceden bellidir ve sizin bu planlamanın dışına çıkmanız imkansızdır. Öyle bir şey ki, Vice'ın meşhur ve cevval elemanlarından Shane Smith bile süt dökmüş kediye döndü, bir tane halktan insanla görüşemeden ve doğru dürüst bir fotoğraf bile çekemeden döndü. Halktan birileri ile görüşmek ve konuşmak yasaktır. Çok kurnazca ve zekice hazırlanmış planları vardır her zaman; sizin görüşeceğiniz, fikrini alacağınız ya da okulda temas edeceğiniz her kişi, her talebe önceden ayarlanmış bir papağandır. Burada, yerellerle olan ve olacak hiçbir temas tesadüfe kalmaz. Turist ve gazetecileri, devyarasa bir otele yerleştirirler ki, bomboş olduğu ve makyaj maksatlı olduğu gayet barizdir.

*  Kuzey Koreliler, dış dünyadan tam manası ile izoledir. Cep telefonu, internet gibi iletişim vasıtaları yasaktır. Devletin koyu propagandası, George Orwell'in mezkur 1984'ünü aratmaz. Millet, özellikle ABD ve Güney Kore'nin, ülkelerini mahvetmek için var gücü ile çalıştığına inanır, hatta Amerikalıların açlıktan kırıldığı ve canlarının çıkmak üzere olduğu kanaati yaygındır.

Emperyalist Amerika'nın canını çıkarırken

* Ülke açlığın pençesinde ve her sene kıtlıkla mücadele ediyor. Çocukların çoğu yetersiz besleniyor.

* "Her Koreli asker doğar" mottosuyla dünyanın en militarize olmuş toplumudur. Nükleer ve her türlü silahlanma, GSMH'nın çok mühim bir kısmını yer bitirir.

* Her Komünist idarede olduğu gibi spor ve sportif faaliyetler çok önemlidir. Böylelikle, hem dış düşmanlarını bu sahada yenecek gençler yetiştirirler, hem de onları, "herhangi bir şey"i düşünme ihtimaline karşın meşgul ederler.

* Hep bir kutlama ve milli bir gün vardır. Mutlaka bir boş meydanda çocuklar ya da askerler büyük bir ciddiyetle prova yaparlar... olur ya, birisi ispikler falan!


Talebeler yine provada
Kore'nin kuzeyinde askerlik hiç bitmez

* Spor faaliyetlerinde bulunulan yerlerde, dev ekran ve hoparlörler hiç durmadan Emperyalizm karşıtı gaza getirici marşlar çalarlar.

* Ha, bir de dantele bayılırlar, bizim 30 yıllık evvelki tutkularımız, Korelilerin vazgeçilmezi sanki. "Büyük Liderleri"nin oturduğu koltuklara bile iliştirmişler bu süsü!

     Kısacası... her şeyiyle acayip ve garaip bir memleket!